30.9.10

Refresh button

World....The time has come...push da button..
World..The time has come...push da button.
ben gidiyorum.
kafa dinlemeye.
emin olmaya.
parmaklarimi cliastirmaya.
popomu buyutmemeye.
yuzmeye devam etmeye.
Toronto'nun altini ustune yine getirmeye veee
tabi kide.
sevdigim insanlarla beraber olmaya.
Cok sey oldu aslinda su gecen bikac hafta da yazmayali.
Can sikici. Bir daha hic bir sekilde hatirlamak istemedigim.
Eternal sunshine modeli bi hafiza kaybina ugrmaka isteyebilecegim bikac sey oldu.
birkac sey yaptim.
ben yaptim.
iyi halt ettim.
arinmis gibi hissediorum su an.
geri gelmeye dair laflarim yine agzimda dolanirken artik pek te oyle keskin isteklerim yok.
inancimin yogun oldugu seylere artik inancim olmadigi gibi, sanki icimden bikac parcada gitti de hicbir istekte yokmus gibi.
zaman herseyin ilacidir demiyorum. benim gibi anlik yasamaya bayilan bi insanin agzina hic yakisiomu bu laflar.
sonlandirirken sunu diyorum aslinda;
ya 7imde neysem 77imde de o olucam. Anlk yasamaktan hoslanan, sacmaliklara tahammulu olmayan, aptal kaprisleri cekemeyen bi insan olarak geldim oyle de gidicem.
hmm bide sahne de fena diilimdir.
yeni yeni sarki soylemeye de basladim.
ana bak; portre'de cizmeye basladim.
benden de dolusu yok.
bakarsin bide kanatlarimi acar ucar giderim.
dedim ya anlikim diye.
bana takilicaksan, yapis bana. birakma. heralde vericegim tuyo budur.
optum nan.
ozlemisim seni.
valla bak.
hadin benim yetismem gereken bir otobus var.
Kactim ben.

Hiç yorum yok: